Dünya Tasarruf Günü, birikim yapmanın bireyler ve ülke ekonomileri için önemini vurgulamak ve bir erdem olarak tasarruf alışkanlığını yerleştirmek amacıyla 1924 yılında Dünya Birikim Bankaları Enstitüsü WSBI tarafından kutlanmaya başlandı. Tasarruf Fark Yaratır teması ile Dünya Tasarruf Günü 100. yılına yaklaşırken ekonomistler birikim ve tasarruf kavramlarını psikolojik kalıpları analiz ederek anlamaya çalışıyorlar ve bireyleri tasarrufa yönlendirmenin yolunu davranışsal müdahaleler yapmak olarak görüyorlar.
Davranışsal Ekonomi alanında Duke Üniversitesi ile kapsamlı bir proje yürüten Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) Yönetim Kurulu Başkanı Attila Köksal, tasarruf ve birikim davranışlarının temelinde demografik yapı ve gelir dağılımı özelliklerinin yer aldığını vurguluyor.
Attila Köksal FODER eğitimlerinde, katılımcıların tasarruf edememek ve birikim yapamamaktan yakındıklarını belirterek, bireyleri tasarruf yapmaktan en çok uzaklaştıran davranışsal yanılgıların erteleme ve hüsn-ü kuruntu yanılgılarını olduğunu vurguluyor.
“Elime bir yerden toplu para geçince birikim yapmaya başlayacağım” diyenlerin davranışsal finans alanında üzerinde çok çalışılan konu olan erteleme etkisinin altında olduklarını söyleyen Köksal, bu tür kişilerin bugün kendilerinde rahatsızlık yaratacak, üzerlerine bir ek yük getirecek eylemlerden kaçındıklarını, onları ileriye ertelediklerini belirtiyor.
Bu kaçınma davranışları sebebiyle Türkiye’de bireylerin çok düşük sayıda bir kesimi nintasarruf yaptığı gözümüze çarpıyor. ING Bank tarafından 2011 yılından bu yana 3 aylık dönemlerde yenilenen tasarruf eğilimleri araştırmasına göre 2022 yılının 3. çeyreğinde pandeminin getirdiği tüketim alışkanlıklarının etkisi ile Türkiye’de yüzde 20,2 seviyesine ulaşan tasarruf yapanların oranı bugün yüzde 19 seviyesinde bulunuyor.
Bu yüzde 19 seviyesindeki dikkat çekici fark, daha önce bahsettiğimiz demografik ayrımın en önemli öğesini oluşturuyor: Kadınlar ile erkekler arasındaki tasarruf farklılığı. Türkiye’de kadınların istihdama katılımı ve varlık sahipliği gibi etkiler ile tasarruf eden erkek oranı yüzde 26,5 seviyesindeyken kadınlarda bu oran yüzde 11,7 gibi çok düşük bir noktada gerçekleşiyor.
Erteleme etkisi işte tam bu noktada istatistiklere yansıyor: Tasarruftan kaçınma davranışının getirdiği en önemli etki ise geleceğe yönelik tasarruf planlarının sürekli ötelenmesi olarak karşımıza çıkıyor. Yakın gelecekte tasarruf yapmayı planlayanların oranı %31,5 seviyesinde kalıyor. Yakın gelecekte tasarruf yapmayı planlayanların ise sadece 5’te 1’i önümüzdeki «3 ay içerisinde» tasarruf edeceğini paylaşıyor. Araştırmanın başladığı 2011 yılından bu yana yakın gelecekte tasarruf yapmayı planlayanların oranı yüzde 40 ile yüzde 25 arasında değişirken, bu kişilerin çoğunluğunun daha sonra tasarrufa yönelmediğini net bir şekilde görebiliyoruz.
FODER olarak, sadece 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’nde değil, sürekli olarak toplumumuzun çeşitli kesimlerini tasarruf, birikim ve yatırım konularında eğitmek için çaba sarf ediyoruz.
Eğitimlerimizde vermeye çalıştığımız mesajlar aslında çok basittir:
Bütçe Yap, Tasarruf Et, Birikim Yap, Birikimleri Yatırıma Dönüştür, Bütçeni ve Yatırımlarını Düzenli Takip Et, Sabırlı Ol
Finans, ekonomi, sermaye piyasası vb. hakkında yazılmış kitapların birçoğu okuyuculara kısa yoldan zengin olmayı öğretme vaadinde bulunur. Gerçek hayatta kısa yoldan zengin olmak (eğer beklenmedik bir mirasa konmadıysanız veya piyangodan para kazanmadıysanız) genelde mümkün değildir. Ancak olağandışı kişiler yaptıkları buluşlarla, girişimcilikleri veya dahiyane iş fikirleri ile zenginlik çıtasını geçmeyi başarabilirler. Kumar ve kumara benzeyen yüksek riskli yatırımlar ile de zengin olmak mümkündür ama bu işlemlerin riskleri yüksektir ve herkesin karakterine uygun değildir. Kaldı ki, kumarın ve riskli işlemlerin sonu çok büyük bir olasılıkla iflastır.
Peki, kısa zamanda zengin olmak mümkün değil ise, ne yapacağız? Bunun cevabı son derece sade: “parasal konularda disiplinli ve sabırlı olmaya çalışacağız”.
Genç yaşta tasarrufa ve birikime başlayacağız, kendimiz için geç olduğunu düşünüyorsak (ki tasarrufa başlamak için hiçbir zaman geç değildir) çocuklarımızın geleceği için plan yapacağız ve “damlaya damlaya göl olur” atasözünü hiç aklımızdan çıkarmayacağız.
Bir finansal planın başarısı bireyin birikimlerindeki artış ile ölçülür. Yapılan tasarruflar ve yatırımlardan elde edilen getiriler ile toplam birikimlerin artması bireylerin zaman içinde tasarruf ve birikim yapmak konusunda motivasyonlarını arttırır.